6 Aralık 2010

Lâm-ı Tarif arkadaşımdan açık mektup ve hikayenin devamı:)


Sevgili arkadaşım Lâm-ı Tarif Yine Çok hoş ve bir o kadarda değişik bir etkinlik başlatmış;

"Bu yazım, aşağıda isimlerini vereceğim arkadaşlara açık mektup mesabesindedir. Az sonra gerçekeleşecek hadise, klasik ve tekdüze hale gelmiş blog etkinliği olan mimden çok ama çok farklı bir olaydır."

Diyerek başlamış yazısına.

Ve şöyle devam etmiş
"Şöyle ki, aşağıda bir hikayeye başlayacağım ve bu hikayeyi ismini verdiğim arkadaşlardan devamını getirmelerini rica edeceğim. Hikayeyi bitirebilir de, bir kısmını yazıp başka bir arkadaşına/arkadaşlarına da gönderebilir. Ama güzel olan elbette ki, bir kişiye göndermektir, hikayenin sıhhati açısından :P. Ben bir kaç kişiye göndereceğim, çünkü bu arkadaşların hikayeyi nasıl devam ettireceklerini çok merak ediyorum. O yüzden gönderdiğim her arkadaşın hikayeyi devam ettirdiği yazıyı yayınlamasını rica ediyorum, çünkü hepsini okuyacağım, zevkle... :)"

Okumaya gittiğimde listede kendi blog ismimide görünce çok mutlu oldum:)
Kendisine çok teşekkür ediyorum,sevgilerimi gönderiyorum...
Ama şunuda belirtmek istiyorumki,kendisi kadar güzel asla yazamayacağım:)

Alttaki kırmızı bölümle yazılmış kısım Lâm-ı Tarif arkadaşımızın yazdığı kısım...

Diğer kısımlar nacizane bendenizin yazdığım devamı:)
Kabul buyrun efendim...

...Ufkun derinliğinde kayboldu gözleri. Dalgaların, birbirini kovalayan sesleri arasında, kendini batmakta olan güneşin muhteşem kızıllığına bıraktı. Gözleri, bbu muhteşemliği temaşa ederken, aklı erişilmezliğini tahayyül etmekle hemhal idi.




Düşündü, hergün çevresinde pervane olan insanların basitliğini, sıradanlığını... Oysa kendisi... Siyah beyaz bir dünyanın bir tek kırmızısıydı 'O'... Kendisiyle gurur duydu, derinden derine kendini bile kıskandı. O mağrur edasına, laf edilmez ve ulaşılmaz kibirine bir derece daha giydirdi...




Bu hali yaşamak onun için bir zevk olmuştu artık. Sıradan insanların arasında sıradışı biri olmak hiç kolay değildi. Bazen, bu hal çok canını sıkar ve bu zamanlarda kendini, şehir içinde başka bir şehre, sahile atardı... Ve yine oradaydı, o bildik yerde...




Bu düşünceler içerisindeyken zaman su gibi akıp gidiyordu. Güneş, arkasında hiç bir iz bırakmadan ufuktan kaybolup, karanlık hüküm sürmeye başladığında gitme vaktinin de geldiğini anlamıştı. Usulca kalktı, üstüne başına çeki düzen verdi.




Arabasını biraz ileriye park etmişti. Arabasına doğru hareketlendi, ilk adımını atar atmaz kuvvetli bir el omuzundan kavrayarak onu geri çekti. Afalladı ve ani bir hamleyle geri döndü. O küstaha dersini vermeliydi. Adamı, iki eliyle birden iterek kendinden uzaklaştırdı. İlk anda yüzünü tam seçememişti. Elini havaya kaldırdı ve o anda donup kaldı.




Şaşırmıştı... Şaşkınlık, tüm vücudunu adeta soğuk bir su gibi titretiyordu. Sol elinde tuttuğu telefon ve anahtar yere düştü. Sağ eli, yavaşça aşağıya indi. Gücü tükendi ve olduğu yere diz çöktü. Dili tutulmuştu. Boğazına düğümlenen kelimelerin ardı arkası yoktu. Bu nasıl olabilirdi? Böyle bir şey mümkün değildi. Aklı, gözünün gördüklerini reddediyordu. Ama işte orada, her şey tüm çıplaklığı ile gözünün önündeydi. Hiç bir şey artık mantıklı gelmiyordu... [Lâm-ı Tarif]
..................................................................

Karşısında duran yüzü tanımakta güçlük çekiyordu,
gözlerinin altı şişmiş,saçları beyazlamış ve karmakarışıktı,sanki 30 yaş birden yaşlanmış,çökmüştü...
Acımasızca geçen yıllar nasılda değiştirmişti dağ gibi,koca bir çınar gibi arkadaşını,bir zamanlar tuttuğunu koparan,başarılı,saygıdeğer adamın yerinde yeller esiyordu şimdi,o gitmiş yerine dertten iki büklüm olmuş bir
ihtiyar gelmişti...
Halbuki,yaşıt sayılırlardı,çok iyiliğini görmüştü arkadaşının,
her başı sıkıştığında ilk o koşardı yardımına,evlendiğinde,çocukları doğduğunda,hatta iş hayatına sıfır sermaye ile atıldığında hep arkadaşı olmuştu yanında...
Şu kahrolası,yerin dibine geçesi gururu olmasaydı,biraz daha sağduyulu düşünebilseydi,para,mal,mülk başını döndürmeseydi,en önemliside içinde biraz vicdan,Allah korkusu olsaydı yaparmıydı bu kötülüğü candostuna,
her sıkıştığında yardımına koşan arkadaşına,ona en çok ihtiyacı olduğu anda sırtını dönermiydi?
Ama o asla kendini suçlu olarak görmemişti,hep arkadaşını beceriksizlikle suçlamıştı...


Uzun yıllar olmuştu onu görmeyeli,işte o yüzdendi bu kadar şaşırması,korkması,afallaması...
Bayılacak gibiydi,bir an önce ordan uzaklaşmak istedi,kaçmak,yokolmak,
şu dünyada bir toz zerresi kadar olmak istemişti,
acaba içinde azda olsa vicdan kırıntıları,merhamet duyguları kalmışmıydı?


Bütün bunlar bir an içinde,saniyeler içinde olmuştu...
Zorda olsa sen diyebildi.
Ben dedi arkadaşı,evet ben,
Merhaba,nasılsın?
dedi,ne kadarda iyiydi,insandı...
güçlüklede olsa iyiyim diyebildi,utanıyordu,hemde çok utanıyordu.
Çok değişmişsin dedi.
Sense hala aynısın dedi,hiç değişmemişsin dedi babacan arkadaşı...


Sahildeki banklardan birine oturdular.
Beni nasıl buldun diye sordu eski arkadaşına.
Tesadüfen dedi,tesadüfen...
Ne istiyorsun?
...
Kalacak yerin varmı?
...
Paramı istiyorsun,ne kadar?
...Hala aynısın biliyormusun,hiç değişmemişsin.
Senden yardım isteyeceğimimi düşünüyorsun?
Ben sadece seni görünce hatırını sormak istedim,bu kadar bir beklentim yok,olamazda...


İşte bir kez daha her şeyin ardında maddiyat arayan,çıkar arayan bu adam,
gene aynı şeyi yapmıştı,belkide bir daha hiç karşılaşma ihtimali olmadığı arkadaşından helallik almak yerine,onun kırılan,incinen onurunu birazcık onarmak yerine yine bir merhabanın altında maddi çıkar aramıştı...
Hakikattende insanlık denen şey para ile satın alınmıyordu.
İnsanlık denen en değerli elbise,herkesin üstüne tam oturmuyordu,
böyle sonradan görmelerin üstünde biraz daha fazla potlu duruyordu:)


Arkadaşının elini, nasır bağlamış,sertleşmiş ama hiç bir zaman harama uzanmamış ellerinin arasına aldı,sert görüntüsünün altında o eller o kadar yumuşaktıki,sıcaktıki.Gözlerinin taaa içine baktı hiç çekinmeden,
Allahaısmarladık dedi...
Ve oradan uzaklaştı...
Öylece kalakalmıştı.
Öylece ardından bakakalmıştı...[Gelibolu17]

Not:
İmla hatalarım olmuş olabilir affola:)

Ben kimseye göndermek istemiyorum,
ve hikayenin aslını ve devamını merakla bekliyorum...

selamlar,sevgiler....



8 yorum:

Lâm-ı Tarif dedi ki...

Allah razı olsun ablam :). Güzel olmuş, yüreğine sağlık :). Zevkle okudum. İmla hataları sana kurban olsun ablam, boşver :).

Adsız dedi ki...

Sevgili GElibolu 'm ben de mereakla sonun bekleyeceği .benim de çok ilgimi çekti . ve yazdığın kısım çok etkileyici olmuş.

gelibolu17 dedi ki...

Lam-ı Tarif teşekkür ederim kardeşim,sağolasın...
sevgiler...

Seda,çok teşekkürler arkadaşım,
evet bende hikayenin aslını merak ediyorum...
bekliyorum..
sevgiler,selamlar

oz dedi ki...

Günayaydınlar sevgili Gelibolu, ziyaretin ve selamın için teşekkür ederim... Blogu biraz kendi haline bıraktım sadece, yanlış anlama lütfen, keyifli bir gün dilerim, tekrar yorumlaşmak üzere, saygılarımla...

gelibolu17 dedi ki...

Hoşgeldin sevgili adsız,peki öyle olsun:)
görüşmek üzere sevgiler

Adsız dedi ki...

herşeyin en güzeli sizinle olsun
yunus

Aynur (Küçük Hala) dedi ki...

önce sizin yazınızı okuyayım dedim
çok
çok güzeldi
hele de verilen mesajlar...

gelibolu17 dedi ki...

Aynur(Küçük hala),
Çok teşekkürler canım,sağolasın,sevgiler,selamlar...

Gelibolu'm